Not: İş bu yazı, turnuvada işler bizim adımıza kötü gittiğinde neler konuşacağımızı dair bilgiler içermektedir.
Ülke futboluna dair sorunlar çözüm beklerken, muhtemelen
biz Euro 2016 boyunca, pusuya yatırdığımız, konuşmak için maçların oynanmasını
beklediğimiz, bildik polemiklerle vakit kaybediyor olacağız.
Her ne kadar son hazırlık karşılaşmalarında başarılı
sonuçlar elde etsek de milli takıma dair soru işareti taşıyıp, homurdandığımız
meselelerden ilki Mehmet Topal’ın stoper bölgesinde tercih edilmesi oldu. Bu durumun
bu kadar gündemde kalması, hiç şüphesiz Ömer Toprak’ın milli takıma davet
edilmemesinin de bir sonucu.
Terim’i anlamaya çalıştığımızda bunun en mantıklı izahı,
kendisinin Topal-Balta ikilisinin gösterdiği bütünlük ve uyumdan memnun olması
şeklinde olabilir. Terim eskiden beri bilinir ki, iyi oynayan, sonuç aldığı
oyuncuları bozmaya eğilimli bir teknik direktör değil. Ömer Toprak kuşkusuz,
mevcut kariyeri itibariyle ve de performansıyla, stoper bölgesinde kağıda ilk
yazılacak isim, ancak Terim Topal-Balta ikilisine görünen o ki öylesine
inanıyor ki, Gökhan Töre olayı ile beraber, Toprak’ın turnuva boyunca kulübede
kalmasının bu ikili üzerinde yaratacağı
baskıyı bildiğinden, ilgili eleştiri ve polemiklerden sıyrılmak için, onu
baştan kadroya almayarak, sorunu bir şekilde çözmeye ve bu tartışmaların en
azından turnuva sonunda yapılmasını sağlayacak bir yöntemi tercih etti.
Son maçlarda gösterdiği formu sebebiyle, aslında bizim de
biraz birbirimizle konuşmaya cesaret edemediğimiz bir diğer konu, kaleci
konusu. Özellikle son Fenerbahçe maçında ve milli takımın hazırlık maçlarında
gösterdiği performansla tartışmalara son noktayı koysa da, yiyeceği ilk hatalı
golde bizler maalesef televizyon ekranlarında ve sosyal medyada “Volkan Demirel
neden yok? Onu Kıvrak nasıl kulübede durur?” gibisinden polemiklerle vakit
kaybetmeye devam edeceğiz.
Kişisel kanaatim şudur, Babacan iyi bir kalecidir, milli
takımı hak etmiştir, her kaleci gibi hatalı goller yiyebilir.
Bizim milli takımla ilgili çokça konuşacağımız bir diğer
konu da Arda Turan olacak, açıkçası Barcelona’da çok da parlak bir görüntü
çizmiyor ve bizim en ufak bir hareketini dahi gündeme getirdiğimiz, eleştirdiğimiz Arda, hazırlık maçlarındaki durağan görüntüsünü sürdürmeye devam
ederse, olası olumsuz sonuçlarda gündemde yer işgal etmeye devam edecek.
Euro 2016, Hakan Çalhanoğlu’na yer arayacağımız bir turnuva
olacak. Forvet arkası mı? Kanat mı? 4-1-4-1 düzeninde göbekteki ikiliden biri
mi? Sonuçlar olumsuz olduğunda hep bunu konuşacağız.
Oğzuhan’dan Beşiktaş ile bu sene yakaladığı formu
bekleyeceğiz ve onun bu çıkışında rolü olan Şenol Güneş’ten bahsedeceğiz.
Terim’i eleştireceğiz, Oğuzhan’ı neden farklı kullanmıyor diye.
Fenerbahçe ile kopma noktasına gelen ve adı Beşiktaş ile
anılan Gökhan Gönül’ün ayağını denk alması gerekir, zira sözleşmesi çok kötü
bir zamanda sona ermiş. Yoksa formsuz bir görüntü çizdiğinde, bizler bunu nereye
bağlardık? Gözümüz üzerinde Gökhan!
Burak golleri kaçırdıkça Cenk Tosun ve oyunu ileriye
taşıyamadıkça ise yeni yıldızımız Emre Mor akıllara gelecek.
Şunu hatırlatmakta fayda var, biz Euro 2012 elemelerini, bu
sene yapılacak turnuvaya gruplarından lider çıkarak katılan Belçika ve
Avusturya’nın önünde ikinci olarak tamamlamıştık. Play-Off’da Hırvatistan’a
kaybettik ve Euro 2012’ye katılamadık. Başarısız ilan ettiğimiz ve sorumlu
gördüğümüz Hiddink’i gönderdik.
Euro 2016 eleme grubunda ne oldu? Biz grubumuzu üçüncü
tamamladık.
Euro 2012’de ikinci olup Play-Off’da kaybettiği için
Hiddink’i kovaladık, bu eleme grubunda üçüncü olduk ve teknik ekip ile
oyuncularımız omuzlara aldık, bir mucizeyi gerçekleştirdiler diye. Peki, o
günden bugüne ne değişti?
2012’den bu yana futbolla ilgili yönetimsel sorunlarımızı,
alt yapı sorunlarımızı, tesisleşmeyi vs. neyi çözdük? Yoksa çözdüğümüz için mi
Euro 2016’da varız?
Euro 2012 elemelerinde grupta ikinci oldu diye Hiddink’i
göndermeye, Euro 2016 elemelerinde ise üçüncü olup, turnuvaya katılıyoruz diye
zafer sarhoşluğuna kapılmaya hakkımız var mı?
Ülke futboluna dair dağ
gibi sorunlar henüz çözülmemiş ve gözümüzün içine bakmaya devam ediyor.
Tesekkurler
YanıtlaSil