14 Haziran 2016 Salı

Bizim Milyonlarca Teknik Direktörümüz


Peşin Not: İş bu yazı, ülkedeki milyonlarca teknik direktörden biri tarafından yazılmıştır.

Milli takımımızın Hırvatistan yenilgisi bir kez daha bir gerçeği ortaya çıkardı: Bizim milyonlarca teknik direktörümüz var.

Daha maçın ilk yarısı biter bitmez, yediğimiz golün de etkisiyle başladık  “Topal orta sahaya, Ozan dışarı, Emre Mor forvet arkası, Hakan göbeğe vs.” Bitmek bilmeyen akıllar, yöntemler, çareler, çözümler. Peki, futbolda yaşanan sorunlara çözüm bulmak bu kadar basit mi?

Elbette ki yediğiniz yemeği beğenip beğenmemek için aşçı olmanız gerekmiyor, kimseye de futbol yorumlamak, fikir yürütmek için de teknik direktör diploması şart değil. Oynanan futbolu beğenip beğenmemek başka, akıl vermek başka. Neden?


Gece gündüz oyuncularıyla beraber olan, yıllarını bu işe vermiş bir teknik direktöre nazaran, hangi oyuncunun hangi pozisyonda oynayacağını daha iyi bilmek mümkün mü? Ya da bizlerin verdiği akılları hoca hiç mi düşünemiyor? Hiç mi saydığımız pozisyonlarda o oyuncuları denemedi?

CM 01/02’yi çok sevdik ama futbol, oyuncuların yerlerini değiştirerek, onların yerine farklı oyuncular deneyerek sıkıntılara çözüm bulabileceğiniz kadar kolay değil.

Bir kere şu bir gerçek, Hırvatistan bizden daha iyiydi. Niçin?

İlk yarıyı düşündüğümüzde gerçekten arzuluyduk ama Hırvatistan’ı izlediğinizde görebilirsiniz ki onlar oyunun iki bölümünü de iyi yapmaya çalıştılar, biz topla daha çok oynayıp üzerlerine gitmeye çalıştıkça, onlar “Biz niye baskı görüyoruz?” demeyip sabırla “Bu bölüm şimdilik böyle oynanacak.” deyip, yarı sahalarını gayet başarılı bir biçimde kapattılar, içine biraz faulle beraber sertlik de katarak. Biz iyi futbolun sadece hücum olduğunu kafamızdan bir parça silmeliyiz. İyi savunma yapmak, boş alanları kapatmak, orta yapma imkânı vermemek vs. bunlar da bir beceri değil mi? İyi futbolun parçası değil mi? Kaldı ki biz onların bu dirençlerine topu hızlı değil ama aceleyle çevirerek aşmaya çalıştık ama maalesef topu boş alanlara, onların çabuk yerleşmeye fırsat vermeyecek pozisyonlara taşıyamadık, çünkü öyle bir futbolcu ya da role soyunacak kimse yoktu.


İlk yarıda dikkat ederseniz Hırvatistan hücumlarının daha sade, akılcı ve yerinde olduğunu görebilirsiniz. Gerek Brozovic, gerekse de Perisic orta yapma imkânını zorlanmadan, boş pozisyonda kalarak elde edebildiler, çünkü onlara o topları taşıyacak, görüş ve sakinliğe sahip Modric ve Rakitic gibi oyuncuları vardı.

İkinci yarıda gönlümüzden geçen değişikliklerin kimisi gerçekleşti, kimisi gerçekleşmedi. Değişmeyen tek şey oyundu. Pozisyon bulamadığımız gibi daha fazla da pozisyon gördük kalemizde. Bir kere oyun tam onların istedikleri kıvama geldi: Balkan ve eski doğu bloğu ülkelerine özgü savunma oyunu, en iyi yaptıkları iş! Onlar sabırla önceden çalıştıkları organizasyonlarını sürdürmeye devam ettiler. Hazırlandıkları derslerini gayet yerinde uyguladılar, doğru savunma, akılcı hücumlar. Topu çok ama çok yerinde kullandılar, çünkü bu ayaklara gerçekten sahiptiler.


Terim ilk maçtaki kötü oyunu görüp çözümler bulacak yeterliliğe elbette sahip ama bunu ne oynadıkları belli, organizasyon sahibi takımlara karşı 3-4 günde bulmak ve yerleştirmek oldukça zor.

Futbol Mehmet Topal’ı orta sahaya çekerek, “Oğuzhan niye çıktı?”, “Emre Mor neden yok?”, “Ozan’ın berberi kim?” diyerek, sorunların çözüleceği kadar kolay olmayan ama basit bir oyundur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder